Fesleğen – Arif Nihat ASYA

Ahşap, bağdadi veya kârgir duvarlı; dar pencereli evlerinin demirbaşı, eski İstanbul kadınları için bu duvarların arkası, değişmeyen bir mevsimmiş. Onlar, kadınlıklarının definelerini, dokunulmazlığım orda saklarlar; dünyadan habersiz, orda yaşarlarmış.
Bir gün gözleri pencerenin camına ilişince, pervazda fesleğenin yapraklarını kımıldar gördüler mi, uzakları -ancak- o zaman düşünür; camlar ve duvarlar ötesindeki büyük fırtınanın -ancak- o zaman, yine de o kadarcık farkına varırlarmış… Fesleğene telâşla baktıktan sonra, merhametle birbirlerine dönerek:
— Allah, Karadeniz’dekilere imdad eyleye! Derlermiş.
Ey yaygaralardan, edepsizliklerden, küfürlerden; inkâr, tahkir, tezyif ve meydan okuma fırtınalarından uzak, kendi kabuğunda, kendi iç âleminin limanında yaşayan, gerçek iyi niyetler, gerçek imanlar, gerçek iradeler, gerçek güçler; daha, fesleğeninizin yaprağı kımıldamadı mı?
Kaynak: Onlar Bu Dilden Anlar